Kişisel Ağ Sayfası
www.isa-sari.com

Rosetta Taşı ve Mısır Hiyerogliflerinin Çözümü

5 Ocak 2013 Cumartesi 2 yorum İsa Sarı

Kadim dilleri ya da dillerin tarihini araştırma sürecinde karşılaşılan en önemli zorluklardan biri de, farklı alfabelerle yazılmış metinlerin çözümlenmeleri noktasında ortaya çıkmaktadır. Öyle ki, Türk dilinde verilmiş en eski metinler durumundaki Orhon Yazıtları, Runik, yani 'esrarlı' tabir edilen bir alfabeyle yazılmış ve bu alfabenin çözümü uzunca bir yorumlama sürecini gerektirmiştir. Benzer olarak, Sümer yazısının ortaya çıkışından kısa bir süre sonra geliştirilen ve ilk olarak taşlar ve tabletler üzerinde, sonrasında ise papirüs kağıtlarında görülen Mısır hiyeroglif yazısının çözümü de hiç kolay olmamıştır. Bu yazının çözülebilmesine olanak sağlayan en önemli unsur ise, Rosetta Taşı olmuştur.

Adını, Fransızcaya Rosette şeklinde uyarlanan Mısır'ın önemli liman kentlerinden biri olan Reşid'den alan Rosetta Taşı (ya da Reşid Taşı), 1799 Temmuzunda Napolyon'un bu bölgedeki hakimiyetini güçlendirme çalışmaları sırasında tesadüfen bulunmuştur. Saint Julien Kalesi'nin yenilenmesi üzerine verilen talimata uygun olarak, Yüzbaşı Pierre-François Bouchard, çalışanlarına inşaat alanını temizleme emrini iletir. Kısa bir süre sonra 114 cm boyunda, 72 cm eninde ve 28 cm derinliğinde, koyu gri renkte, 760 kilogram ağırlığında ve üzerinde gizemli yazılar bulunan bir bazalt taşa rast gelinir. Bu, sıradan bir taş değildir. Bu esrarengiz taşın önemi çok geçmeden anlaşılır ve o sıralarda Kahire'de faaliyet gösteren Mısır Enstitüsüne gönderilmesi kararlaştırılır. Fransızlarca kurulan bu enstitüde yapılan incelemeler sonucunda, MÖ 196 yılına tarihlendirilen taşın üzerinde üç farklı yazı bulunmaktaydı. Bunlardan ilki hiyeroglif, ikincisi daha sade hiyeroglif niteliğindeki demotik ve üçüncüsü de eski Yunan yazısıydı. Eski Yunan yazısını okuyabilen bilim adamlarının bulunmasına karşın, diğer iki yazıyı okuyabilen kimse kalmamıştı; sadece, bu yazıların nasıl okunmaları gerektiğiyle ilgili tahminler yürütülebilmekteydi.

Rosetta Taşı

Rosetta Taşının ön cephesi

Fransa'nın İngiltere'ye mağlup olması, taşın da kaderini değiştirir. Yazıt niteliğindeki bu değerli taşı sonuna kadar sahiplenen ve taşıdığı değerin farkında olan General Meneou,"Her şeyimi alın, ama taşı kimseye vermem. Bu taş benimdir." dese de, taş, İngilizlerin eline geçer ve gemiyle Londra'ya, oradan da Brisith Museum'a gönderilir. Burada kalıpları alınan taşın üzerindeki metinler daha derinlemesine incelenmeye başlanır. Türk Runik yazısının çözümünde Thomsen ve Radloff arasında yaşanan rekabetin bir benzeri, bu taşın üzerindeki esrarlı yazıların çözümü sırasında İngiliz rahip S. Weston ile Fransız S. de Sacy arasında ortaya çıkar. 1802'de Weston, eski Yunanca metnin çevirisini yapar. Sacy ise, hemen ardından, aynı yıl içerisinde demotik yazılı metni çözümler. Bu çözüm sayesinde eski Yunan ve demotik yazılarıyla yazılmış metnin benzer olduğu ortaya çıkar. Yüzyıllardır bilim dünyasını uğraştıran esas hiyerogliflerin çözümüne de böylelikle yol açılmış olur. Bu çözümü gerçekleştirecek kişi ise Sacy'nin öğrencisi Jean-Francois Champollion'dur. Champollion, 1822-1824 yılları arasında yayımladığı makalelerle hiyeroglif yazısının temel hece sistemini, ayrıca gramer yapısını ortaya koyar ve böylece yazı sistemi çözülmüş olur.

Rosetta Taşı bilim adamlarınca incelenirken

Rosetta Taşı bilim adamlarınca incelenirken

Rosetta Taşındaki metin, Memfis tapınağının başrahibi tarafından yazılmıştır. Metinde, uzun süren kargaşa dolu zamanların ardından V. Ptolemi'nin (MÖ 205-180) tahta çıkışı ve onun hükümdarlığıyla başlayan refah dolu yıllar, kendisinin yaptığı iyi işler ve diğer olaylar anlatılmaktadır. Yazılanlara göre Kral Ptolemi, rahiplere her konuda destek vermiş, vergileri azaltıp vergi borcu olanların bu borçlarını silmiş, tutukluları serbest bırakmış ve ülkeyi daha güvenli hale getirmiştir.

Rosetta Taşının üzerinde üç farklı yazı bulunmasına karşın dil sayısı ikidir. İlk iki yazı, yani hiyeroglif ve demotik, eski Mısır dillinde, diğeri ise eski Yunancadadır. Hiyeroglif dini amaçlarla kullanılırken, demotik, halka hitaben, günlük işler dolayısıyla tercih edilmekteydi. Eski Yunan yazısından ise, diplomasi alanında faydalanılmaktaydı. Taşın bazı kısımları, aradan geçen yüzlerce yılın ardından kırılmış, parçalanmış ya da kaybolmuştur. Bu sebeple, her üç yazıyla yazılmış metnin hiçbirisi tam değildir. Özellikle üst, yani eski Mısır hiyeroglif yazısıyla yazılmış kısmından zarar gören taşın en okunaklı ve en çok metin ihtiva eden kısmı, eski Yunan yazısıyla yazılmış bölümüdür. Durum böyle olunca, taşın orijinal şeklini tasarlamaya, bir bakıma tamirini gerçekleştirmeye yönelik çalışmalar da yapılmıştır.

Rosetta Taşının yeniden tasarlanmış biçimi

Rosetta Taşının yeniden tasarlanmış biçimi

Taş, büyük olasılıkla bulunduğu bölgede, yani Reşid'de dikilmemiş, oraya daha sonraki zamanlarda taşınmıştır. Araştırmacılara göre taşın dikildiği ilk yer, günümüzdeki Sais şehrinde bulunan eski bir tapınaktır. Doğu Roma İmparatoru I. Teodosis'in emriyle tüm tapınaklar kapatılmış, sonraki yıllarda tapınaklar birer taş ocağı ya da taş madeni işlevi görmüş, Rosetta Taşı da yeni bir inşaatın yapımında sıradan bir taş olarak bu yapıdaki yerini almıştır. 15. yüzyıla gelindiğinde taş, bulunduğu yerden sökülerek, Memluk Sultanı Kayıtbay'ın emriyle Nil Deltası'nın savunulması için inşa edilen bir kalede kullanılmış ve keşfedileceği tarihe kadar burada muhafaza edilmiştir.

British Museum'a getirildikten sonra taşın yüzeyindeki yazılar, daha okunaklı hale getirilmesi amacıyla beyaz tebeşirle belirginleştirilmiş ve deformasyona karşı ön cephesi balmumu ile kaplanmıştır. Bu işlemler taşın renginin biraz daha kararmasına sebebiyet vermişse de, dayanıklılığını artırmış, fakat 1999 yılında taşın yüzeyi temizlenerek, asıl rengini tekrar alması, orijinalliğinin korunması sağlanmıştır. Rosetta Taşı, 1802 yılından bu yana aynı yerde, yani British Museum'da bulunmakla beraber, I. Dünya Savaşı yıllarında, Londra'nın bombalandığı sırada diğer önemli tarihi eserlerle birlikte, zarar görmemesi için yerin 15 metre altına gömülmüş ve savaş sona erdikten sonra tekrar eski yerine konulmuştur. Bunun yanı sıra, hiyerogliflerin çözümünün 150. yılı dolayısıyla Paris'teki Louvre Müzesinde gerçekleştirilen bir etkinlik kapsamında, 1972 Ekiminde bir ay boyunca sergilenmiştir. Dolayısıyla taş, iki özel durum dışında yaklaşık 210 yıldır British Museum'dadır.

Taşın aslı, çeşitli girişimlerine rağmen Mısırlılara iade edilmemiştir. Mısır Eski Çağ Kalıntıları Yüksek Konseyi Başkanı Zahi Hawass, 2003 yılında İngiliz makamlarına "İngilizler, hatırlanmak ve itibarlarını korumak istiyorlarsa, Mısır'ın bir simgesi olan Rosetta Taşının ana vatanına getirilmesi konusunda gerekeni yapmalıdırlar." şeklinde seslenmiş, fakat İngilizler Mısır'a taşın aslının yerine bire bir kopyasını göndermekle yetinmişlerdir. Bu kopya günümüzde, taşın keşfedildiği yerde bulunmaktadır.

Rosetta Taşının Reşid'deki bire bir kopyası

Rosetta Taşının Reşid'deki bire bir kopyası

"Rosetta Taşı", sahip olduğu değer bakımından günümüzde başka bağlamlarda da kullanılmaktadır. Örneğin, çözülmesi güç bir durumun ya da olgunun çözümüne katkı sağlayan bir unsur "Rosetta Taşı" olarak tanımlanabilmektedir. Bunun yanı sıra, "Rosetta Stone" adında bir yabancı dil öğretim yazılımı da geliştirilmiş durumdadır. Konuyla ilgili olarak, "Rosetta Taşı ve Antik Mısır'ın Yeniden Doğuşu" adında bir kitap da, John Ray tarafından kaleme alınmış ve Doruk Yayınlarınca Türkçeye çevrilip yayımlanmıştır.

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

2
Bir yorum yapabilir veya soru sorabilirsiniz.

avatar
2 Yorum konuları
0 Konu cevapları
0 Takipçiler
 
En çok okunan yorum
En fazla talep alan yorum
2 Yorum yazarları
Vahit M. GömdenizHandan Gülendam Son yorum yazarları
  Abone ol  
en yeni en eski en beğenilen
Şunları bildir:
Vahit M. Gömdeniz
Vahit M. Gömdeniz

Asaf Halet ÇELEBİ'nin Molla CAMİ incelemesini okurken, kitabın içinde sık sık ismine rastladığım Silvestre De SACY'nin kim olduğu ve Türkçedeki kitapları (özellikle sufilerle ilgili olanlar) hakkında bilgi ararken GOOGLE amca bizi buralara yolladı; neredeeeen nereye... Ama fena da etmemiş, bu vesileyle saygıdeğer SACY'nin başka bir yönünü daha keşfettik. Bu bilgileri bizlere aktardığınız için çok teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dilerim.

Handan Gülendam
Handan Gülendam

Çok bilgilendirici bir yazı. Keyifle okudum. Ellerinize sağlık. Keşke Türkiye de artık bu tür evrensel konuyla ilgilenen bilim adamları yetiştirse...