Kişisel Ağ Sayfası
www.isa-sari.com

“Son Sesler Duyulmadan” Sempozyumu

26 Mayıs 2012 Cumartesi 1 yorum İsa Sarı

Son Sesler Duyulmadan SempozyumuÇeşitli kültürel, politik ve coğrafî şartlar nedeniyle konuşurları günden güne azalan ve belki de kısa bir süre sonra hiçbir konuşuru kalmayacak dillerin sayısı hızla artmaktadır. Bu “tehlikedeki diller” arasında, bilhassa Sibirya’dan Çin içlerine kadarki bölgede, pek çok Türk dili ve lehçesi de bulunmaktadır. Şorca, Lopnorca, Sarı Uygurca, Fu-yü Kırgızcası bunlardan sadece birkaçıdır ve bu dillerin yok olması ya da diğer bir deyişle “ölümü”, sadece kaybolan bir dil değil, kaybolan bir kültür anlamına da gelmektedir. İşte bu hususta, geçtiğimiz hafta Hacettepe Üniversitesinde Hacettepe Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü tarafından "Son Sesler Duyulmadan" sloganıyla "Dilleri ve Kültürleri Yok Olma Tehlikesine Maruz Türk Toplulukları" adlı 4. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu gerçekleştirildi.

Yurt içinden ve yurt dışından yerli ve yabancı pek çok bilim insanının katıldığı Sempozyumda, dilleri ve dolayısıyla kültürleri yok olma tehlikesi altındaki Türk haklarıyla ilgili olarak çeşitli konular kapsamında başta Türkçe olmak üzere İngilizce, Rusçada, Kırım Tatarcası ve hatta Halaç Türkçesinde onlarca bildiri sunuldu. Açış konuşmaları Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Yunus Koç, Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin, Yunus Emre Enstitüsü Başkan Yardımcısı Dr. Adnan Tekşen, UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Öcal Oğuz ve Hacettepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yüksel Kavak tarafından yapılan Sempozyumun başlangıç konferansı ise, “Yok Olma Tehlikesine Maruz Türk Dilleri ve Kültürleri” adıyla Prof. Dr. Marcel Erdal tarafından verildi. Bu konferasın ardından, katılımcılar dörderli veya beşerli gruplar hâlinde eş zamanlı olarak iki ayrı salonda bildirilerini okudular. Prof. Dr. Mehmet Ölmez’in Mehmet Akif Salonunda okuduğu ilk bildiri, “Çin’deki Türk Dilleri ve Bugünü” adını taşımakta ve bildiri başlığından da anlaşılacağı üzere, Çin sınırları içerisindeki Türk dillerinin mevcut durumunu özetlemekteydi. Aynı oturumda Beykent Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mağfiret Kemal Yunusoğlu tarafından yapılan görsel sunumda ise yine Çin’deki Lopnor Uygurları ve dilleri ele alındı.

Sempozyumda ele alınan konular sadece dil ile sınırlı değildi. Toplumsal dil bilim, müzik, folklor vb. pek çok konuda çeşitli bildiriler de okundu. Bu hususta, Prof. Dr. Feza Tansuğ Türk müzik kültürünün yok oluş süreci üzerine izlenimlerini aktarırken, Erdinç ve Erkan Aslan kardeşler, Karapapak-Terekeme Türklerinde aşık oyunu üzerine tespitlerini paylaştılar. Meral Uçmaz ve Tevfik Orçun Özgün, Hindistan’da yaşayan Türk toplulukları ile, Irina Nevskaya kaybolmakta olan dillere ait bir elektronik sözlük hazırlama işiyle ilgili örnekler sundular. İspanya Barselona Üniversitesinden Miquel Cabal Guarro ise, kapsamlı bir alan araştırmasına dayanan “Linguistic Vitality, Uses and Attitudes Among the Crimean Tatar Youngsters” başlıklı İngilizce bildirisinde, Kırım Tatarlarının kendi aralarında, dillerini hangi ölçüde kullandıklarıyla ilgili çarpıcı istatistikler yer almaktaydı.

Oturum arasında hocalarla birlikte

Bir oturum arası. Prof. Dr. Leyla Karahan, Dr. Elisabetta Ragagnin, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Doç. Dr. Figen Güner Dilek ve Prof. Dr. Emine Yılmaz ile birlikte

Sempozyumun en ilgi çeken bildirisi ise, şüphesiz, kendisi de bir Halaç Türkü olan ve Halaçça eserler kaleme alan Ali Asger Cemrasi’nin Halaçça okuduğu bildirisiydi. Açıkçası, bugüne kadar hep kitaplardan ve makalelerden okuduğumuz, araştırmacılar tarafından daha fazla irdelenmesi gereken Halaççayı canlı bir şekilde duymak son derece şaşırtıcı ve bir o kadar da etkileyiciydi. Bildiride, İran’ın uyguladığı politikalar ve Halaç Türklerinin tutumu sonucunda Halaççanın unutulmaya yüz tuttuğundan, yapılan baskılar ve iletişim organlarının yaygınlaşması nedeniyle de artık Halaçların kendi aralarında dahi, bir prestij dili olarak görülen Farsçayı konuşmaya başladıklarından, Halaççanın küçümsendiğinden bahsedilmekteydi.

Ali Asger Cemrasi tarafından okunan Halaçça bildiri

Ali Asger Cemrasi tarafından okunan Halaçça bildiri

Sonraki oturumlarda Kırım’dan Doğu Türkistan’a, İspanya’dan ABD’ye kadar pek çok bölgeden ve ülkeden katılan araştırmacılar, oldukça önemli bildiriler okudular. Ulaşım zorlukları ya da çeşitli nedenler dolayısıyla Sempozyuma katılamayanların bildirileri ise diğer katılımcılar tarafından okundu. Yukarıda da bahsettiğim üzere, Halaçça dışında Kırım Tatarcasında ve Yeni Uygurcada okunan bildiriler dahi mevcuttu. Oturumlarda zaman zaman, konuşmacılara tanınan on beş dakikalık süre yetersiz kalsa da, her oturumun sonunda dinleyicilerden yöneltilen sorular aracılığıyla, ilgili konulara pek çok katkı yapıldı. Sempozyuma, yeteri kadar olmasa da, ulusal basından da ilgi vardı ve TRT’nin kameraları oturumlar sırasında ve aralarda her daim açık vaziyetteydi.

Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya ile birlikte

Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya ile birlikte

Üç gün süren Sempozyumun en son oturumu, bir değerlendirme oturumu durumundaydı. Prof. Dr. Dursun Yıldırım’ın başkanlığındaki bu oturumda Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Prof. Dr. Semih Tezcan ve Prof. Dr. Marcel Erdal söz alıp genel bir değerlendirmede bulundular. Öğleden sonra ise, katılımcılar için Ankara şehir turu düzenlendi ve böylece Sempozyum sonlanmış oldu.

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

1
Bir yorum yapabilir veya soru sorabilirsiniz.

avatar
1 Yorum konuları
0 Konu cevapları
0 Takipçiler
 
En çok okunan yorum
En fazla talep alan yorum
1 Yorum yazarları
asude Son yorum yazarları
  Abone ol  
en yeni en eski en beğenilen
Şunları bildir:
asude
asude

Bu tür etkinliklerin akademik programlar dışında da yapılması, insanımızın soydaşlarını ve yaşadıkları baskıları öğrenmeleri açısından çok faydalı olacağı kanısındayım.